bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      amerikan yazar margaret mitchell'ın 1936 tarihinde ilk basımı yapılmış batı edebiyatının dünyaca ünlü tarihi romans kitabıdır. amerikan iç savaşı döneminde geçen kitap, savaşın zorluklarına göğüs geren karakterlerin aşk, gurur ve hayat şartları örgüsüyle yazılan romantik bir eserdir. aynı isimle 1939 yılında kitaptan uyarlanan film türkiye sinema tarihinde en çok bileti satan filmdir. kitap “20. yüzyılın en popüler romanı pulitzer ödülünü” kazanmıştır. (bkz: rüzgar gibi geçti) https://www.youtube.com/watch?v=8mM8iNarcRc
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      margaret mitchell imzalı, pulitzer ödüllü, bir aşk ve savaş romanı. -içerik- güçlü ruhu, çarpıcı güzelliğiyle scarlett o'hara, hür ve etkileyici rhett butler ve romantik, son derece yakışıklı ashley wilkes'ın içinde bulunduğu aşk üçgenine, iç savaş kıyameti eşliğinde tanıklık ediyoruz. aşk, ölüm, kan, kül ve savaşın götürdükleri.
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aynı adlı kitaptan beyaz perdeye uyarlanan 10 oscar ödüllü filmdir. başrolünde clark gable, thomas mitchell, vivien leigh gibi isimlerin olduğu sinema tarihinin baş yapıtlarındandır. türk sinemasını da etkileyen bir filmdir.
    4. -2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir türlü sevemedim ben bunu. ne kitabını ne de filmini. sadece tek bir repliği güzeldi. zamanın manasızlığıyla ilgiliydi.
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok uzun olmasına rağmen beğendiğim film. ki ben uzun film ve dizilerden ölesiye sıkılırım. yani bu filmi beğensem de itiraf ediyorum sürekli kaç saati kaldı diye baktım. galiba izlediğim en uzun filmdi. --- spoiler --- filmi üç parçaya bölüp eleştirmek istiyorum. ahahha. tavrıma bak yalnız sanki çok önemli bir sinema eleştirmeni gibi konuştum ahshdj. öhöm neyse. ciddileşelim. öncelikle vivien leigh çok güzel ve mükemmel bir oyuncuymuş. ama gelin görün ki fatma girik’le o kadar benziyorlarmış ki resmen karşımda ingilizce konuşan bir fatma girik izlemiş gibiydim film boyunca. beyin amcıklaması yaşadım tabiri caiz ise. itiraf edeyim onu bi! filmin başında beni kölelerin hali çok üzmüştü. leydiler sere serpe uyurken başlarında yelpazeleyen küçük siyahi çocuklara içim gitti ve elbetteki filmin başından beridir barbar imajı verilen yankileri tutuyordum. güneylilere zerre acımadım ve ağır ırkçılık yapıldığı için de sinir oldum. ama şöyle bir ayrıntı da var ki gelin görün scarlett olsun, diğerleri olsun kölelerine çok da kötü davranmıyorlardı. o yüzden çok da kızmadım onlara. gelelim scarlett’in, ashley’e olan aşkına. yav ne aşkmış be! ben gelip geçici bi şeydir sandım hatun yıllarını olmayan, takıntılı bir aşka harcadı gitti. uğruna ilk evliliğini sevmediği bir adamla yaptı. ölümüne zerre üzülmedi. ashley ise yav ben karımı seviyorum bi düş yakamdan diyemedi, mal herif! melly ise benim biricik tatlı meleğimdi film boyunca. canımsın melly ikinci kısma gelelim. savaş. burada savaşın aslında erkeklerin salakça kibirlerinden dolayı çıktığı böbürlendikleri gibi olmayan, korkunç ve acınası, sadece yıkım getiren aslında kazananı olmayan bir şey olduğunu öğrendik. ben bu bölümde scarlett’le gurur duymuştum çünkü her ne kadar nefret ediyorum dese de arkasından iş çevirse de mellyciğimi terk etmedi ve bebeğiyle onu canı pahasına korudu. ardından evi için yaptıkları, köleleriyle birlikte ırgat gibi çalışması takdire şayandı. ama kardeşinin sevdiği adamı sırf parası için çalması inanılmaz korkunçtu. kalpsiz kaltak! üzerine o adamın ölümüne bile üzülmedi. üçüncü bölümde ise asıl aşk hikayesi başlamış oldu. ama burada da scarlett uslu durmadı ve hıyar ashley için yandı durdu. rhett gibi bir adam varken! hala aslında rhett’e aşık olduğunu anlayamadı. anlaması için adamın içip içip buna saldırması gerekiyormuş! rhett butler için şunu demeliyim ki canımsın. adam aslında tam bir alemci ama babalığı muazzamdı ve o çocuğun ölmesi, aman allahım hüngür hüngür ağlamaya başladım. koca üç saatte en çok içim ona parçalandı. hele dadının hıçkıra hıçkıra ağlayıp olanları anlatması. bonnie karanlıktan korkar demesi adamın. amanınnn. eminim herkes filmin o kısmında koptu. yalnız burada clark gable’a değinmeden geçemeyeceğim. o ne büyük yetenek, o ne büyük yakışıklılık yarebbim! clark gable için kopan onca tatanayı anladım. yıllar geçse de hala adının anılması çok normal. adam gerçekten karizmatikliğin vücut bulmuş haliymiş! hele o perperişan ağlayan hali yok mu? ağlayan erkeklere zaten ayrı bi hassasiyetim vardır. bu adamı öyle görünce bi ateş basmadı değil agahjdkd! filmin sonunda mutlu olmalarını çok istedim, çok istedim ama biliyordum bu öyle basit hikayelerden değil. o nedenle sonu hayal kırıklığı yaşatsa da beni çok etkiledi. güzeldi. ama hala o çocuğa yanarım. bonnie keşke ölmeseydin bebeğim :( --- spoiler --- bence herkesin en azından bir kere de olsa izlemesi gereken bir film. kitabını da mutlaka okuyacağım. bir aşk hikayesi sanmıştım ama aşk hikayesinden çok daha fazlası.